29 Kasım 2016 Salı

İşletmecilik Bir Hobi Değildir

İşletmecilik Bir Hobi Değildir
Ne kadar çok konuşacağız şimdi. Yangının ve yangında körpecik giden kuzuların ardından. Hepimiz ne de çok şey biliyormuşuz meğer! Kapı niye kilitli? Duvarlar ahşaptanmış! Yurt bilmem hangi cemaatin yurduymuş! Öyle olsaydı bu durum olmazdı! Böyle yapılsaydı bunu yaşamazdık…
Kelamın sonu yok. İstediğiniz kadar artırabilirsiniz.
Fakat aslolan, olması gereken sadece iki konu var burada. Ama çok önemli iki konu!
Birincisi: Emanetin ehline verilmesi. Yani her işte olduğu gibi yurt işletmesinde de bu işe talip olanların, gerçekten bu işe ehil olan, bu konuda eğitim almış,  gerekli yeterliğe sahip bir yönetimin açacağı yerler ve yönetimini üstleneceği kişiler olmalıdır.
Kar amaçlı, dernek faaliyeti yapmış olmak için, ya da hüsn-i niyetle bile olsa bu işi en ince ayrıntısına kadar bilen ve tecrübesi olan kişilerin dışında bir yönetimle yurt, okul, anaokulu  işletmeciliği yapılırsa olumsuz sonuçlarla karşılaşmak her zaman ihtimaldir.
Bu işletmeler çocuk ekseni üzerine kuruludur. Diğer işletmelerdeki titizlik ve yönetmelikleri uygulamaktan daha fazla hassasiyet gerektiren yerlerdir. Zira çocuk masumdur, fayda zarar ikileminin sebep ve sonuçlarını kavrayamayacağı gibi, hakkını aramaktan ve kendini ifade etmekten de mahrumdur.
İkinci önemli konu: Ehli olan kişilerin, yapılan her işte olması gerektiği gibi burada da gerekli bütün prosüdürleri uygulaması, işi esasına uygun olarak yapmasıdır. Yönetmelikte belirtilen her maddeye titizle uyulması büyük önem taşıdığı kadar, daha ötesinde şahsi uyanıklık ve hassasiyet içerisinde bulunmalıdır.
Oysa biz millet olarak “savsaklama”yı, ihmal etmeyi, bir işi ucundan kıyısından tutmayı maalesef ki severiz. Belki de küçük bir iki noktaya dikkat etmek, birkaç eksikliği gidermek, ya da önlem çabalarına birkaç küçük şey eklemek çok büyük felaketlerden korumayı sağlayabilir. Adana Kız Yurdu’ndaki yangın örneğinde olduğu gibi. Küçücük bir anahtarın o faciada nasıl devasa bir işlev görebileceğini idrak edebiliyoruz. Olması gerektiği yerde olsaydı, kullanılabilseydi.
Özetle; sıra savmak için, müfettişlerin gözünü boyamak için, varmış gibi göstermek için… yapılacak işlerden vazgeçip, olması gerekeni gerektiği için, en iyi şekliyle yaptığımız zaman işin ehli ehilce iş yapıyor demektir.
Bu da yaptığımız işin hakkını vermeyi ve işimizden keyif almayı, mutlu olmayı sağlar. Hakkıyla yapılan işin getirisi, alelusul yapılan işin sağlayacağı faydadan her zaman daha fazladır. Yol açacağı faciaların ardından boş boş konuşmaktan elbet daha iyidir.

Arş. Yazar/Eğitimci
Meryem ŞAHİN


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder