10 Aralık 2018 Pazartesi


EYLÜL

 Eylül  yılın en güzel mevsimi, sarılar giyinmiş küçük bir çocuk gibi sevimli, kıpır kıpır bir bir neşvedir zamandan.
Sarılar yakışır Eylül’e… bir de kınalı kırmızılar.
Ebabil çığlıkları sonra … Şarkıları çocuk seslerine karışıp hoş bir müzik dinletisi oluştururlar.
Bazılarına göre bitişin başlangıcı olan Eylül bana göre birçok  başlangıcın ilk demleridir elbet.
Mesela göçmen kuşların göç hazırlıklarını yapıp yeni iklimlere göçlerinin başladığı aydır Eylül.
Kuş cıvıltısı sesleriyle hayatın zemininde koşmaya başlayan çocukların mevsimidir o.
Hayata hazırlanmanın kapısı olan okulun sıralarını dolduran çocuklar yeni bir başlangıcın belki de ilk adımını atıyorlar.
Anne babalarda en az çocuklar kadar heyecan ve sevinç var. Hele ilkokula ya da anaokuluna yeni başlayan çocukların ebeveynleri, nasıl da telaşlı ve sevinçliler. Yavruları “adam olma”nın yoluna düşmüştür Eylül’de.
Okul servisleri özellikle İstanbul trafiğini katmerlemiş, lise ya da ortaokul çağında kızlar, erkekler bağıra çağıra el kol hareketleri ve yeniyetme yaşlarının bütün enerjisiyle yeni bir başlangıç içindeler şimdi. Okul başladı artık. Umarım okul yılları onlara çok şey verir ve hayatlarında başarılı ve mutlu olurlar.
Şimdi ne çocuklar eski çocuklar, ne de okullar öğrenci yetiştirmenin vakarını taşıyan eğitim kurumları ne yazık ki! Çocuklarımız bir türlü büyümeyen hep “daha küçük” görülen nazlı bebeklerimiz bizim. Üniversite okuyan kızlarımız oğlanlarımız hala bizim küçük çocuklarımız olarak kalmaya devam ediyor.
Oysa ki Fatih Sultan Mehmet o kutlu kumandan övgüsüne mazhar olduğu vakit bizim üniversite öğrenimi gören çocuklarımızın yaşında değil miydi? Yaş konusuna bağlı kalırsak buna ilişkin verilecek örnek pek çoktur.
Eylül deyince zengin bir Osmanlıca dili ile yazılmış Eylül Romanı günümüzde çocuk diyebileceğimiz yaştaki bir yazarın eseridir. Kavi bir içerik, güzel bir uslup ve kaliteli bir romandır Eylül. Bizdendir. Ben zaten her ne kadar aksi empoze edilse de Batılı romancılardan çok kendi romanlarımızı okumayı sever, romancılarımızı başarılı bulurum. Samimi bulurum.
Eylül’ü Mehmet Rauf 21 yaşında yazmıştır. Yani şimdilerde bizim algımıza göre “daha çocuk”.

Çocuklarımızı neden büyütemiyoruz acaba diye sorsam; verilecek cevaplar neler olurdu?
Öncelikle Peygamberi bir eğitimin esas alınması lazım bana göre. Yani 4 yaş 4 ay 4 gün usulüne uyulmalı.  Onun tebliğ metodu uygulanmalı ve o küçücük zihinlerin boş ve oyalamadan ibaret görsel işitsel algılarla zehirlenmesinden kaçınılmalı. Çizgi filmler, bilgisayar oyunları, internet ve telefon bağımlılığı vb… Faydalı olanları elbette istisna tutuyorum.
Anne babaların ve yetişkinlerin çocuklar ve gençlerle iletişimi sekteye uğramış vaziyette maalesef. Aralarında mesafe vardır ve bu mesafe iletişim araçlarının olumsuz etkileri ve örneklemesi nedeni ile daha da büyümektedir.
50 yaşındaki bir yetişkinle çocuk veya genç aynı dili konuşmuyor özellikle aynı düşünceyi paylaşmıyor. Özgürlük ön planda. Özgürlüğün ne olduğunu açacak olursak konumuzun çok uzaklarına gideriz. Böylelikle anne baba çocuğu ile yakınlaşma çabası içerisinde kendisi referans olmaktan uzaklaşmış, çocuğunu referans kabul etmektedir.
Artık irade çocuğun elindedir. Ebeveyn çocuğu ile arkadaş olma gayreti içindedir.
Çocuk ile arkadaş olunmaz. Zira onun, güveneceği birine dayanma, destek alma ihtiyacı vardır. Arkadaşlık edebileceği kişileri yaşıtları arasında  zaten bulacaktır. Ama onu yönlendirecek, gerektiğinde koruyacak kendinden daha güçlü bir otoriteye gereksinimini arkadaşları karşılayamazlar. Buna muktedir olacak olan anne baba aile büyükleridir. Ebeveyn; onlarla arkadaşlık etme uğruna çocuğun güvenip sığınacağı kalesini yıkmış olur böylelikle. Çocuklarınızla dost olun ama arkadaş olmayın. Anne baba olun, onların sığınağı dayanağı olun.

Eğitim ailede başlar, okulda devam eder, hayatın içinde insana yön verir. Okul aile birlikleri bu manada oldukça gerekli ve yerinde kurumlardır. Aile ile çocuğu birlikte sarıp sarmalayıp hayata hazırlamada yadsınamaz fayda sağlayabilirler. Fakat işlevsel açıdan tekrar gözden geçirilmeli ve yapılandırılmalıdırlar. Eksiklikleri gözden geçirilmeli ve  daha aktif daha fayda sağlar hale getirilmelidirler.
Eylül; hayata hazırlanmanın da başlangıcıdır böylece.
Çocuklarımızı hazan yaprakları gibi savurmadan, köklü çınarlar olarak yetiştirebilmenin fidanlarının dikildiği zamandır Eylül.
Her sonun yanında bir doğuş gerçekleşir mütemadiyen. Şaire vakt-i hazan, alime yeni ilimler deryasının kapısını aralamaktır eylül.
Şiirlerin dizesi, şarkıların güftesi, çocukların cıvıltısı, kuşların şakıması
Yani Eylül herkese bir başka güzel, Eylül’de yapraklar gazel.

Meryem ŞAHİN


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder