Biraz daha ilerleyince yeşil parmaklıklı bir kabir görüyorum. O bile semte uyum sağlamış mütevazı duruyor. İki evin arasına sıkıştırılmış bir kişilik mezar yeri yeşil parmaklıklı bir kabir bu.Üstündeki mermerde Pervane Dede yazıyor. Merak ediyorum ama başkaca bir bilgi göremiyorum.
Caddenin sol tarafında ikişer katlı eski ahşap evlerin kararmış tahtalarına inat alt katları rengarenk reklam tabelalarıyla ışıklandırılmış esnaf dükkanları sıralanmış. Köfteci, bakkaliye, berber dükkanı, küçük bir lokanta...
Biraz ilerde deniz kıyısına doğru açılan meydanda kalabalık insan topluluğu ve yolcu otobüsleri telaşeli bir görüntü ve keşmekeşlik içindeler. Belli ki burası yabancıların özellikle Türki devletlerden gelen insanların İstanbul'a giriş kapısı. Simalarından Özbek ve Kırgız oldukları anlaşılan, konuşmalarıyla da bunu teyit eden genç erkekler ileri geri hareket ediyor, birkaçı sokağa kurdukları kocaman bir kömür sobasının etrafında oturmuş konuşuyor ve ısınıyorlar.
Yürüyorum
Yağmur yağıyor
Kaldırımlar ıslanıyor
Ve yağmur ağlıyor Langa sokaklarında.
Aralık 2018/ Samatya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder