23 Aralık 2018 Pazar

Yağmur Langa Sokaklarında Ağlarken -2

Yağmur yağıyordu İstanbul semtlerinden, geçmişe yüreğinden bağlı Samatya'ya, Langa'ya.

Bir kız çocuğu geçiyordu önümden, ıslak saçlarını yüzünden cılız elleriyle uzaklaştırmaya çalışarak. Tek tük kalan eski ahşap evlerin birinden fırlayıveren bir kedi küçük kızı irkiltti. Damlacıklar asfaltın üzerinde yer yer küçük havuzcuklar oluşturuyor, insanlar o su birikintilerine basmadan geçmek için akrobatik hareketler yapıyorlar.

Elindeki şemsiyeyi sıkıca tutmuş zarif bir kadın Cerrahpaşa'nın bahçe kapısından çıkıp yağmura aldırmadan Cankurtarana doğru yürüyor, bir eliyle de gözlerinden sıcacık akan yağmurları siliyordu. Kimbilir kimdi hasta olan, hangi dertten muzdaripti?

Yüksek ve soğuk duvarlar, ardında hangi emrazı hangi şifa bekleyen hastaları barındırıyor, hangi bebeklerin dünyaya gözaçtığı sevinç ve heyecan anına mekan sahipliği ediyordu?

Kimi yüzünde güller açarak kucağında minik bir bohçayla çıkıyor, kimi de mahzun kederli halini gizleme gereği duymadan bu kapıdan uzaklaşıyordu.

Yağmur yağıyordu ıslak kaldırım taşlarına, yeşilin tonlarına bürünmüş bahçelerdeki otlara, beton binaların görünmeyen çatılarına ve ahşap konak yavrularının eskimiş teneke çatılarına.

Küçücük pembe beyaz boyalı tek katlı şirin bir ev diğer yapılardan hemen ayrılıyordu. Biraz ilerleyip üzerindeki tabelayı okuyunca buranın küçükleri oyalamak ve eğitmek için kurulmuş bir okul olduğunu anladım. Tıpkı içindeki çocuklar gibi sevimli, hoş bir görüntüsü vardı.

(devam edecek)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder